6/22/2011

Twitter vs RSS Aboneliği

Twitter'a günde en az bir kere göz attığım söylenebilir. RSS'e de sık sık bakarım. Bu iki  kanalı da takip etmemin temel sebebi, mesleğim çerçevesindeki tartışmalardan ve yayınlardan haberdar olmak. Genellikle, beğendiğim bir sitenin hem Twitter'ına hem de RSS abone olurum; fakat bu da aynı içeriğin iki kaynakta da görüntülenmesi sebep vererek benim açımdan bir kirliliğe sebep oluyor. Artık birinden vazgeçsem mi düşünürken ikisinden de vazgeçemiyorum. Arada kullanışlılık bakımından faydalı bulduğum yönleri var.

Twitter:
Micro-blogging de güzel ayrıntılar yakalabiliyorsunuz. Blog'una yazmasa da beğendiği veya faydalı gördüğü bir yayını paylaşan, kendisine iletilen bir fikri retweet eden veya ayak üstü gördüğü bir durumu aktaran vs. bir çok kullanıcı var. Bir diğer taraftan, RSS'e düşen girişlerin çoğu otomatik olarak Twitter'a da düşüyor. Bu mikro yayınlara çok hızlı bir şekilde göz atılabiliyor.
Kötü yanı da bazen geyiğe fazla saranlar oluyor :) Bu da gerçekte faydalı olabilecek bazı postaların gözden kaçmasına sebep veriyor.

RSS:
RSS ile bir bireyden ziyade bir yayın organına (blog, dergi, topluluk vs.) bağlanıyorsunuz. Bu daha ciddi bir ortam oluşturuyor. Okunacak öğe sayısı da Twitter'a göre daha düşük oluyor ve gözden kaçırma ihtimalini düşürüyor. Kullandığım araçlar ile, bir öğe'nin tam detayını ayrıca çevrim dışı olarak okuyabiliyorum.

Görünüşe göre ikisinde de vazgeçemem; ama abonelikleri bir sistematiğe oturtabilirim belki. Biraz fazla takıntılı bir durum ama öyle işte:)

Bu arada bir araştırmaya göre insanlar, RSS'lerine günlük olarak Twitter'a baktıklarından daha fazla bakıyormuş hala. Ayrıca bahsettiğim mevzu abonelik perspektifinden bir bakıştı, bir diğere bakış açısı da yayıncı açısından. Lakin o bambaşka  bir konu olur tabi ki.

Hiç yorum yok: